Bozcaada'ya tarihin ilk dönemlerinde Lefkofris denilirmiş. Bu adın nereden geldiği hakkında çok fazla bilgimiz yoktur. Daha sonra adaya Tenedos denilmiştir. Bu ad mitolojiden gelmektedir.
Lozan'la Türkiye'ye bağlandıktan sonra Bozcaada adını almıştır. Bilinmeyen çağlarda adanın adı Lefkofris idi. Lefkofris adı
Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülke. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur. Ülkenin üç yanı Akdeniz, Karadeniz ve bu iki denizi birbirine bağlayan Boğazlar ile Marmara Denizi ve Ege Denizi ile çevrilidir. Komşuları Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye'dir.
Latince'den gelmektedir. Beyaz-yılan, beyaz-kaş anlamına gelmektedir. Bunun sebebi adanın karşıdan bakıldığında kıyılarında bulunan beyaz taşların etkisiyle beyaz bir yılana benzetilmesinden kaynaklanmaktadır.
Roma döneminden sonra ise adaya Tenedos denilmiştir. Bu adın kökeni yunan mitolojisinden gelmektedir. Adanın bu adı almasıyla ilgili bir hikaye söylenmektedir.
Bozcaada adının kökeni: Adaya ne zamandan itibaren Bozcaada denilmeye başlandığı bilinmemektedir. Ama adaya ilk defa bu adın Türk denizciler tarafından söylendiği sanılmaktadır.
Latin Dili ve Edebiyatı ile Yunan Dili ve Edebiyatı iç içe iki ana bilim dalıdır ve Klasik filoloji olarak bilinmektedir. Latince'nin günümüzdeki önemi bilim dalı olmasıdır; bu nedenle batı dillerinin ve yazınlarının yanı sıra Eskiçağ ve Ortaçağ Tarihi, felsefe tarihi, epigrafi, tiyatro tarihi, Roma Hukuku gibi bir çok alanda, ayrıca Osmanlı arşivlerinde bulunan Latince yazılmış belgeler üzerinde bilimsel araştırma yapmak için gereklidir.
Türkçe ismin ne zaman ve ne sebeple verildiği şimdiye kadar açıklanmamıştır. Yalnız, Türkçe, diğer Türk dilleriyle birlikte Altay dil ailesinin bir kolunu oluşturur. Bu ailenin diğer üyeleri Moğolca, Mançu-Tunguzca ve Korecedir. Japoncanın Altay dil ailesinin bir üyesi olup olmadığı konusu tartışılmaktadır.
Piri Reis eserinde, adanın en yüksek sivri bir boz tepesi - bu gün Göztepe denmektedir- olduğunu, onun üzerinden denizin 40 mil mesafesinin kontrol edilebildiğini, aynı şekilde denizden de o mesafe içinde gemilerin, adanın alâmeti olan boz tepeyi fark edebildiklerini ifade etmektedir ki ilk defa Türk denizcileri tarafından bu sebeple Boz Ada veya Bozcaada dendiğinin bir ifadesidir. Adaya karşıdan bakıldığında boz bir şekildedir. Bu sebepten Türkler tarafından adaya Boz-ada denilmiştir. Ada karşıdan bir bohçayı andırdığı için Bohçaada denildiği de olmuştur.
Ege adaları hakkında küçük bir eser yazmış olan Ber. Randolph buraya Türklerin Boş adası dediklerini beyan etmektedir ki kanaatimizce Bozcaada veya Bozada isminin yanlış anlaşılmasından ileri gelebilir. Bozcaada ismi ile ilgili bir diğer noktada ismin Bohçaada şeklinde de kullanılmış olduğunun tespitine dairdir. Adadaki Alaybey Câmii haziresinde bulunan Hicrî 1250 ve 1272 tarihli iki mezar kitâbesi ile Aburga Ahmed Dede mezarlığında bulunan diğer bir mezar kitâbesi üzerinde ada ismi Bohçaada şeklinde geçmektedir. İlk nazar- da kitâbeyi yapan sanatkârın hatasının diğer iki kitâbede de tekrarı gibi bir kanaat uyandırmakta ise de XVIII. Yüzyıl yazarlarından İnciciyan'ın da adaya halk dilinde Bohçaada dendiğini ifade etmesi bu kanaati bertaraf etmekte ve gerçekte de bir devirde halk dilinde Bohçaada isminin Bozcaada ile beraber kullanıldığını anlatmaktadır Adanın adı 1804 yılında İnciciyan tarafından yazılan ve Venedik' de bastırılan Dört Kıta Coğrafyası adlı eserde Bohçaada olarak geçmektedir. Bu eserden yola çıkarak Türkler ilk dönemlerde Bohçaada adını kullanmışlardır ve bu ad zaman içinde değişip Bozcaada adını almıştır.
Türklere kadar Bozcaada' nın tarihi: Bozcaada'ya ilk yerleşenlerin olduğu sanılmaktadır. Bunların Aka' ların bir kolu olduğu tahmin edilmektedir. Aka' lar M.Ö.2000 yıllarında Asya' dan göç etmişlerdir. Kuzey İtalya ve Yunanistan civarına yerleşmişlerdir. Daha sonra bu bölgelere yeni göçler olmuştur. Aka' larda bölgeden daha farklı yerlere dağılmışlardır işte bunların bir bölümü de Bozcaada' ya yerleşmiştir. Aka' lar yada Pelazziler savaşçı olmalarının yanında tüccar bir toplumdu. Ayrıca gemicilikte ileri gitmişlerdir. Bu sayede adada ticaret yapmaya başlamışlardır. Bu dönemde tarihte İlyada destanında yer alan Truva savaşı meydana gelmiştir. Bu savaşın Aka' ların Truva' ya saldırmasıyla başladığı söylenmektedir. Bu savaşta Aka' lılar tahta at hilesine başvurmuşlardır. Ve kendi donanmalarını Bozcaada' nın güneyinde saklamışlardır. Yaptıkları hile ve sonrasındaki başarılı hücumla savaşı kazanmışlardır. Daha sonra bölgeye göçler devam etmiş ve tüm bölgede olduğu gibi adada karanlık çağ başlamıştır.
Bu dönemden sonra Fenikelilerin adaya koloni kurdukları ve bu yolla ticaret yaptıkları bilinmektedir. Bundan sonra adaya M.Ö. 750-550 yıllarında Yunanlılar ve Atinalılar hakim olmuşlardır. Bu dönem hakkındaki bilgilerimiz çok azdır. Atina-Pers savaşlarından sonra ada Pers istilasına uğramıştır. Persler adada büyük bir kıyım yapmışlardır. Tüm halkı kılıçtan geçirmişlerdir. Perslerin bu tavırları sonucu bölgede M.Ö.477' de 300 şehir toplanıp Attika-Delos deniz birliğini kurmuştur. Bozcaada da bu ittifaka katılmıştır. Amacı Pers saldırılarından korunmak ve onları durdurmaktı. Buna karşın Perslerle M.Ö. 386 da imzalanan Kral barışı ile ada Perslere bırakılmıştır.
M.Ö. 334 yılında İskender' in doğu seferi başlamıştır. Bu sırada adada İskender' in eline geçmiştir. İskender ölünce ülkesi de onun generalleri arasında paylaşılmıştır. Bu paylaşım sonucunda ada General Lizimahos' a kalmıştır. Bundan sonra bölge yavaş yavaş Roma hakimiyetine girmeye başlamıştır. Bozcaada Roma zamanında çok parlak bir devir yaşamıştır. Bölgenin en önemli liman şehirlerinden biri olmuştur. Kavimler göçü ile adadaki istikrarda bozulmuştur. Bir süre bağımsız kalan ada daha sonra Doğu Roma yani Bizans idaresine girmiştir. Bizans döneminde adaya büyük bir ambar yapılmış ve Bizans' a gelen tüm buğday adada saklanmıştır. Ada bir ambar olarak kullanılmıştır. Bozcaada Bizans idaresinde M.S. 670 yılına kadar sakin bir dönem yaşamıştır. 670 yılından sonra bölgeye Emevi akınları başlamıştır. 672 yılında Emevi güçleri İzmir' i işgal etmişlerdir. Bundan sonra Emeviler İstanbul' u kuşatmıştır. Bu kuşatma sırasında adada saldırıya maruz kalmıştır. Kuşatma 678 yılına kadar sürmüştür. Daha sonra Muaviye Bizans' la anlaşma yapmıştır. Ancak İstanbul 717 yılında Emeviler tarafından yeniden kuşatılmıştır. Bu kuşatmada 718 yılında sona ermiştir. Bundan sonra haçlı seferleri başlamıştır. 1203 yılındaki haçlı seferinde Latinler İstanbul' u ele geçirmişlerdir. Bu saldırı sonucu 24 Haziran 1203 yılında Bozcaada da Latinlerin hakimiyetine girmiştir. Ada da Latinler hakimiyeti Venedikler ile ortak yürütmüştür. Bizans adayı 1214' te resmen Latinlere bırakmıştır. 1258 Bizans-Cenova ittifakı sonucunda ada bu kez de Cenovalıların hakimiyetine girmiştir. Bundan sonra Cenova ada da bir koloni kurmuştur. Bundan sonra uzun bir süre ada da hakimiyet için Bizans-Venedik-Cenova arasında mücadele meydana gelmiştir. Her üç devlette zaman zaman adaya hakim olmuştur. 14 Ağustos 1382 de adada Venedikliler tarafından kuşatıldı. Bozcaada halkı 18 Nisan 1383 yılında teslim olmuştur. Halkın bir kısmı bölgeden sürülmüştür. Bu dönemde ada ile Türklerde ilgilenmeye başlamışlardı.
Türklerin Bozcaada ile ilgilenmeye başlamaları ve adada Türk hakimiyeti
Türklerin ada ile ilk temasları XIV. yüzyıl başlarında olmuştur. Meşhur denici Aydınoğlu Umur Bey İzmir'i Fethettikten sonra 1328 veya 1329 yılında sekiz gemi ile Bizans'a tabi olan Bozcaada'ya gelip burasını yağma etti. Bu olaydan XV. yüzyıla kadar Türklerin ada ile temasları olmamıştır. XIV. yüzyılın ikinci yarısında Boğazı her iki sahiline Osmanlı Türkleri yerleşince Tenedos (Bozcaada) ayrı bir önem kazandı. Ada Bizans elinde olmasına rağmen Venedik ve Ceneviz gibi denizci devletler kendi ticaretlerinin ehemmiyeti için Bozcaada'yı ellerine geçirmek hususunda rekabet halinde idiler. Venedik Devleti Bizans İmparatoru ile aralarında cereyan eden uzun müzakerelerden sonra, onun rızası ile Bozcaada'yı işgal etme müsaadesini aldı (1377) ; fakat bu, iki denizci devlet arasında savaşa sebep oldu; bu savaş her iki denizci devletin doğudaki ticaret menfaatini büyük ölçüde zarara uğrattı. Savaş 1381' de Savua (Savoy) dükalığının başkenti Turin (Torino) de yapılan anlaşma ile sona erdi; buna göre, adadaki kalenin surları yıktırıldığı gibi ada Venedik tarafından tahliye edildi; Venedikliler Bozcaada ahalisini Girit'teki Kandiye şehri dışında teşkil ettikleri bir mahalleye naklettiler.Bozcaada bundan sonra uzun sayılacak bir müddet boş ada olarak kaldı.Venediklilerin Osmanlıların denizde gittikçe kuvvetlenmeleri sebebinin, Bozcaada'nın onları kontrolden uzak bir şekle sokulmuş olmasından ileri geldiğini sürerek, Cenevizlileri ikna edip, adada tekrar üslenme teşebbüsleri başarısızlıkla sona erdi. 1403 yılında Timur'un yanına gitmekte olan meşhur İspanyol seyyahı Clavio adanın metruk olduğunu, adada harap bir kale olduğundan bahsetmektedir. 1435-1439 yılları arasında seyahat etmiş olan İspanyol Pero Tafur da adanın boş ve ihmal edilmiş olduğunu teyit etmektedir.
Bozcaada ile Osmanlı Türklerinin yakından ilgilenmeleri Fatih Sultan Mehmet devrinde olmuştur. Onun devrinde daha faal olan Osmanlı donanması Akdeniz'e sefere çıkarken adaya uğrayarak adadan ikmal yapmakta idiler. Bu bakımdan ada fiilî bir durumda olmamakla beraber Osmanlı idaresi altına Fatih Sultan Mehmet devrinde girmiştir. Adanın Osmanlı idaresine geçişi hakkında çağdaş Osmanlı tarileri - Âşık Paşazade, Dursun Bey, Neşrî, Oruç b. Âdil - bilgi verememektedir.Dukas 1455 yıllarına ait olaylardan bahsederken Limni, İmroz ve diğer adaların Osmanlı hakimiyetinde olduğunu kaydetmektedir ki Bozcaada'nın da Osmanlı hakimiyetinde olduğu istihraç edilmektedir. Ancak, Venedik ile süren uzun savaş devresinde (1463-1479)Bozcaada ve civar adalar bir aralık Venedik müttefikleri tarafından boğazı ve Osmanlı donanmasını kontrol için kullanılmıştır; Limni adasında üslenmiş olan Venedik donanmasının Midilli'ye karşı bir harekâta geçeceğini öğrenen Osmanlı Devleti, Kaptan Mahmut Paşa emrinde bir donanma göndermişti;Mahmut Paşa Gelibolu'da bâzı Venedik gemilerinin Bozcaada da demirleyerek boğazlara kadar gözcü gemiler göndermek suretiyle keşif yaptıklarını, Osmanlı donanmasının harekâtını izlediklerini haber alınca (1464) derhal adaya doğru yöneldi; Müsait rüzgârla şafak sökerken adaya vardı ve içindeki mürettebatı ile iki Venedik gemisini olduğu gibi ele geçirdi, fakat diğer iki gemi kaçmaya muvaffak oldu. Bu adanın Boğaz emniyeti için arz ettiği önemden dolayı müstahkem bir hale getirilmesine karar verdi; 1479'da bir kale yapılması kararlaştırıldığı gibi burada oturmak isteyenlerin tekâlif-i divaniyeden muaf tutulmaları da münasip görüldü. Bozcaada Gelibolu sancağına bağlı olup daha sonra onunla birlikte Kaptan Paşa eyâleti içinde mülâhaza edilmiştir. XVI. Yüzyıl ortalarında burada bir garnizon ve küçük bir hrıstiyan cemaat mevcut idi. Meselâ 1565'te yapılan bir kalenin cenkçi ihtiyacı Kavala, Limni ve Bozcaada' dan temin edilmiştir. Kaledeki muhafız kadrolarının (gedikler) yaşlı,güçsüz ve işe yaramayan kimselere verilmemesine dikkat edilmekte idi. 1602 tarihli bir belgeden öğrenildiğine göre Bozcaada da bir kadı mevcut idi.
XVI. yüzyılın sonlarında adanın nüfus durumu hakkında bilgi mevcuttur. III. Mehmet devrine ait bir tapu defterine göre Bozcaada padişah hasları arasında olup ada da beş küçük mahalle halinde 242 Hıristiyan hanesi oturmakta idi; müstahfız olarak 37 nefer olup ayrıca 18 Müslüman hanesi mevcuttur; müstahfızlarında aileleri ile birlikte olduğu muhakkaktır. Kanuni devrine ait bir diğer tapu-tahrir defterinde bu sayının daha düşük olduğu görülmektedir; buna göre adada 63 Hıristiyan, 18 Müslüman hanesi vardı.1646'da adadaki muhafızlar 73 neferden ibaretti.1676'da Kalede 40 topçu, 20 Cebeci vardı.Kale dizdarları bu neferlerden boşalan kadroları ehil kimseleri tayin ettirmek suretiyle tamamlarlardı.
Girit savaşları dolayısıyla Venedik ile yapılan mücadele Osmanlı donanmasının başarısızlığı sebebiyle Çanakkale boğazı civarına sıçramıştı. Ada muhafızı Vezir Abaza Ahmet Paşa'nın asker hususunda tedbirsiz ve basiretsiz davranması bu müstahkem kalenin ve adanın muhasarasının daha dokuzuncu gününde 13 Temmuz 1656 (20 Ramazan 1066) da Venedik eline geçmesine sebep oldu. Fakat Venedikliler adayı bir yıl bile muhafaza edemediler. Köprülü Mehmet Paşa'nın sadarete getirilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti Bozcaada'nın geri alınması için derhal harekete geçti. Kurt Paşa emrinde 5000 muharip 25 Ağustos 1657'de adanın Değirmendere arkasındaki Kemer-deresi mevkiinde karaya çıkarıldı.; Gözcü tepesi (Göztepe) üzerinde metrisler açıldıktan sonra, 28 Ağustosta adanın güneyinde Tekfur bahçesi mevkiinde kaleden üzerlerine gelen büyük bir müfrezeyi mâğlup edip 500 kişi kılıçtan geçirilip 200 kişide esir alınmıştı; Köprülü askeri teşvik sadedinde yardımdan hâlî kalmayarak iki top ve 500 askeri adadaki Osmanlı askerini takviye için gönderdi. Nihayet kaledeki Venedikliler muhasaranın altıncı gününde kale duvarlarını lâğım ile atıp, 36 veya 47 topu birkaç gün faaliyetten alıkoyacak şekilde çiviledikten sonra ada halkını erzak ve mallarını alarak 30 Ağustos 1657 gemiler binip adayı terk ettiler. Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem Köprülü Mehmet Paşa Bobcaada'ya gelerek kalenin yıkılmış, harap edilmiş yerlerinin tamiri edilmesi için bizzat emir verdi ayrıca kasabada gerekli tamir ve imar yaptırdığı gibi ibadet yerlerini de tamir ettirdi; kendi parasıyla hayli imar ve hayır eserleri vücuda getirdi ki çağdaş kaynaklarda zikredilmemesine rağmen adı ile anılan câmii bu arada yaptırmıştır. Bozcaada 5 Temmuz 1697'de Kaptan-ı Derya Mezemorta Hüseyin Paşa'nın Venedik amirali A.Molino idaresindeki Venedik donanmasına karşı kazanılan bir Türk deniz zaferine şahit olmuştur ki tarihte ismi Bozcaada deniz savaşı diye anılır. . Bu mücadele de Kaptan-ı Derya Hüseyin paşa donanmasını Venedik ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bu mücadelelerden sonra adada 1911-1912 yılına kadar önemli bir mücadele meydana gelmemiştir.
Gelen yabancı elçiler Bozcaada'ya kendi gemileriyle gelirler, burada Osmanlı çekdirileri ile İstanbul'a götürülürlerdi.
XVIII. yüzyıl başlarında Mora seferi ile başlayan Osmanlı - Venedik harbinde Bozcaada ve limni önlerinde 1717 Haziranının 12,13 ve 16 ncı günlerinde yapılan deniz savaşlarında Venedik donanması başarısızlığa uğratılmıştır. XIX. Yüzyılda Boğazlar meselesinin milletlerarası siyasette gittikçe önem kazanması sebebiyle Bozcaada önemli olaylara sahne oldu. 1807 yılında Osmanlı Devleti nezdinde bâzı diplomatik baskılar yapmak üzere adada bir İngiliz donanması bekliyordu. O sırada İngilizlerle müttefiken hareket eden Rus donanması Akdeniz'e gelerek Bozcaada önüne demirlemiş ve boğazı abluka etmişti; Rus donanmasına hücum ederek boğazı açma görevi Kaptan-ı Derya Seyit Ali Paşa'ya verildi. Seyit Ali Paşa 19 Haziran 1807'de Çanakkale'den çıkarak Rus donanmasına hücum etti; cereyan eden kanlı deniz savaşında her iki taraftan özellikle Rusları zayiatı fazla olmuş fakat galip ve mâğlup belli olmamıştı.Daha sonra adalarda Yunan korsanlarının faaliyeti artmış ve hattâ Bozcaada havalisinde dahi bu faaliyet tesirini göstermişti.Bu gibi sebeplerle Bozcaada II.Mahmut devrinde tahkim edilmiştir. Hattâ ayrı olarak Bozcaada muhafızlığı tesis edilmiş ve buraya paşa unvanına sahip kumandanlar tâyin edilmiştir; buna dair bir tayin XVIII. yüzyılda yapılmış olup tâyin edilen "Bozcaada Sahilleri Muhafızı" unvanını taşımakta idi. Bozcaada muhafızlığı XIX. yüzyılda önemli bir askeri mevki idi.
1911 Trablusgarb savaşı ile adada yeniden mücadele başlamıştır. İtalya isteklerini kabul ettirmek için Bozcaada'yı işgal etmiştir. Osmanlı İtalya ile barışı sağladıktan hemen sonra bu kez de Balkan savaşları meydana gelmiştir. Bundan sonra İtalyanlar adayı Yunanlılara bıraktı ve ada bundan sonra 12 yıl Yunan hakimiyetinde kalacaktır. Bozcaada' yı 1. Dünya savaşında müttefikler boğazları tutmak için üst olarak kullanmışlardır. Milli Mücadele döneminde Yunan işgalinde kalan ada 24 Temmuz 1923' de Lozan anlaşması ile Türkiye Cumhuriyetine geçmiştir.
Bozcaada Birinci Dünya Savaşını takip eden yıllarda memleketin diğer yerleri gibi tehlikeli ve endişeli günler yaşamış ve nihayet 20 Eylül 1923'te kurtulmuştur. Bu gün, adanın kurtuluş günü olarak kutlanmakta olup hâtırasına adada mütevazı bir anıt da dikilmiştir. |